Bana uyacak bir marilyn monroe resmi yok! Yettiği kadar


14 Aralık 2010 Salı

Unutulsun Herşey Zamanla

Bir sahne var aklımda. Bundan yaklaşık 2-2.5 sene önce yaşanmış.Bir arkadaşın evindeyiz.Biraz sohbet muhabbet, biraz alkol. Sonra duygusal bir şarkı çalmaya başlıyor. Herkeste bi sessizlik. Herkes tatmış o aşk acısını. Yanmış herkesin canı.Öyle büyük adamlar değilizde üstelik. Ama erken yaşamışız hayatlarımızı. Erken yaşlanmış ruhumuz.

O anda ortama uyum sağlamak istiyorum. Bende duygulanmak, sessizleşmek istiyorum. Kimsenin iç hesaplaşmasını bölmekte istemiorum aslında. Bir yudum, sigaradan bir nefes. Yok zaman geçmiyor arkadaş. Sonra dayanamayıp; 'Keşke bu şarkı, benden birine gitse,bende duygulansam sizin gibi' diyorum. Keşke öyle biri olsa. Aslında vardı zamanında.Çoktan geçmiş gitmiş. Düşününce bile duygulanamıyorum.
Sonra bir arkadaş 'Haklısın' diyip kanalı değiştirmişti. Tek kelime yetmişti her şeye. Erken geçmiş bizim üstümüzden fırtınalar. Erken esmiş rüzgar. Daha o zaman için bile uğultusu kalmamış.

Eksik hissetmiştim kendimi o anda. 'Bende yaşadım, beni de çok kırdılar,bende çok aldatıldım. Niye tribe giremiyorum nan?'

Çok mu güçlüydüm artık yoksa bilinçaltım kaldıramadığı için yaşadıklarımı, silmiş miydim yaşadığım o şiddeti,ihtirası, savaşı? O zamanki kavgalar şimdiki gibi olmazdı. İlla kan çıkacak. Kanımızla seviyoruz ya güya birbirimizi, adam olduk sanıyoruz bir yandan. Karşımızdaki ağlıyorsa mutlu oluyorduk bir de. Ağlamıyorsak birbirimize sarılıp kavgalardan sonra, sanki sevmiyormuşuz gibi hissediyorduk.'Artık daha buyuk bi kavga yaşayamayız heralde' dediğim anda, dahada şiddetleniyordu her şey. Ergenlikten mi yoksa duygularla baş edememekten mi bilmiyorum. Sanırım ikisi de. Babam demişti o zamanlarda bana 'Bu ilişki senin yaşın için çok fazla. Bitir!' Tabiki bitirmemiştim, kocaman bir kadınım ya ben aslında boyuma posuma bakmadan, inanmamıştım. Evet atlattım belki, ama kaç parçamı öldürdüm sayısını bile unuttum.  Neler gitti benden, neler kaldı? O kadar eskidi ki ruhum, şu anda olduğum kişi, eksik mi fazla mı bilemiyorum.

Gülleri bile atmıştım. Oysa o bahçeden koparılan güller bile ne kadar değerliydi zamanında. Şimdi isimler bile sahipsiz kalmış bende. Şarkılarda sahipsiz. Ayrıldık diye nefes alamayan bu kız, ne hale gelmiş? Pişmanda değilim üstelik, şimdiki halim severken acıtmıyor beni. Hem hep öyle değil mi?

İnsanlarin bizi üzmesine izin verdiğimiz sürece, üzülüyoruz. En çok biz, kendimizi acıtıyoruz.

'Beni öldürmeyen şey, güçlendirir' mantığı ne kadarda çocukça aslında. Ölüyorsun aslında, bir parçan ölüyor, Hissizleşiyorsun ve farkına bile varmıyorsun. Sonra sahneye çıkıp 'Ben neler yaşadım oğlum, neler atlattım.Daha fazla bişi gelemez başıma' diyoruz. Belkide en başta sadece kendimizi kandırıyoruz. Her yeni aşkla, başka bir parça doğuyor içimizde, kaybettiklerimize inat. O parça hep daha farklı şekilde kırılıyor, küsüyor hayata. Sonra o da ölüyor. İnsanoğlu bu, hepimiz unutmaya programlanmışız. Ölüm bile unutuluyor zamanla.

Kaç zaman sonra beni böyle şeyler yazmaya iten ne bilmiyorum. Zaten nerdeyse her satırda bir 'Bilmiyorum' kelimesi var. Hani büyümüştüm ben? Hani biliyordum her şeyi artık? Hani nerde o kocaman kadın?
          Bu kadın öyle kocaman değil artık. Yaşadıkça küçüldüm ben, yaşadıkça eksildim.
         Ruhum her parçanın izini taşıyor. Ama ben yinede gülüyor,gülüyor,gülüyorum.
Hem daha başka ne yapılabilir ki?

1 yorum:

Hero of Darkroom dedi ki...

Yasadikca eksilmek veyahut yasadikca kirlenmek.. Ama insan düsünüyor degil mi bazen hergün kendini yenileyen karacigeri yaratan tanri kimbilir nasil bir ruh verdi bize.. Yasadikca görecegiz sanirim bunu..