Bana uyacak bir marilyn monroe resmi yok! Yettiği kadar


11 Aralık 2010 Cumartesi

Koyuyor

Anlatamamak değilde anlaşılmak koyuyur bazen, hemde yanlış anlaşılmak. Anlatamasak, hep kendimizi suçlayacağız duymak istediklerimiz söylenmediğinde. Dewam etmek için o yalana sarılacağız. Ama anlatabildiğini bilipte, en çok yanlış anlaşılmak koyuyor. Ne kadar doğru anlatsanda.

Sen doğru otursan karşındaki eğri oturuyor.Sen doğru anlatsan karşındakı yanlış anlıyor. 'Eğri oturup, doğru konuşalım' demişler zamanında. Kim demiş? Bulmak istiyorum şuanda onu.

Doğru konuşalım tamam, hatta eğride oturabiliriz fakat doğru da anlayalım. Hem ben öyle çok komplike bi insanda değilim. Sırf üste çıkmak için, boş yere saldırmanıza gerek yok. Sırf son sözü söylemek için, boş yere agresifleşmenin anlamı yok. Kazanç değil, kayıp, insan ilişkilerinde söylediğin son söz. İleri götürmüyor o zafer seni. Geri gidiyorsun. Hem çoğu zaman, o kazandığın zafer, aslında karşındaki konuşmaktan, anlatmaktan yorulup vazgeçtiği için gerçekleşiyor. Aslında hakkıyla dövüşmüyorsun yani.

Hem söylesen o son sözü, belki gerçekten o anda onu istediğin için, yada sırf gözdağı vermek için, kaybedeceksin aslında. Kaybettiğin bir insan olacak. Arkadas,eş dost farketmez.

He tamam, koydun lafı, koydun çocuğu. Eee sonuç? Ne geçti eline? Nası bi haklılık, nası bi zafer duygusu bu? Öyle şey mi olur?

Olmaz yeğen, olmaz. Öyle şey olmaz işte. Öyle zafer yok hayatta. Ben sana diyim. O kazandığını sandığın kavgalar dövüşler var ya, onlar aslında seni zayıflatır, harap eder, acısı sonra çıkar.

Hiç yorum yok: