Bugun ne kadar çok işim vardı, oysa ben akşam uyandım. Yataktan akşam çıktım. Nasılda güçsüzdüm bu gune başlamaya.Nasılda istemiyordum, uyanmak.Hala toparlayamadım gücümü, günün geri kalanını yaşayabilmek için.
Umursamamak istiyorum artık hayatımı. Zaten kendi hayatımda değil bu. Ne kadar tatlı geliyor her şeyi bırakıp gitmek. Ne kadar tatlı aslında umrumda olmayan şeylerle uğraşmayı bırakabilmek. Ama olmuyor. 6 senelik emek çöpe atılamıyor. Haydi son sene. Son bir kez. Dayanmak lazım. Ama aslında o kadar elden ayaktan kesilmiş durumda ve güvensizimki, bu zaman aralıgının sonunu bir türlü göremiyorum.
Bu bendeki duygu aynen şöyle; Hani delicesine bir şey istersiniz, mesela dışarı çıkmak. Butun plan aylar öncesinden bellidir.Ne giyeceginiz, ne takacagınız, ayakkabınız. İçiniz kıpır kıpırdır. Fakat ters bir şeyler vardır. İçten içe bilirsiniz, eğer bu kadar çok istiyorsanız bir şeyi, o mutlaka gerçekleşmeyecektir. Ve o akşamınızı evde oturarak geçirirsiniz sonuç olarak.
İşte benim önümdeki bu maratonda bana o hissi yaşatıyor. Sanki hiç bitmeyecek, hiç kurtulamayacağım. Ne kadar çabalarsam çabalayayım hep yerimde sayacagım sanki.
Oysaki geçiyor zaman gidiyor. Mesela ben 47 gündür içki içmemişim. Farkında bile değilim. 47 gündür yalnız yattığım her gece ağlayarak uyumuşum. 47 gündür gerçekten eğlenmemişim. Eğlenme isteği uçup gitmiş içimden. Çünkü biliyorumki, tatilde bile olsam, eğlendiğim her anın acısı benden çıkacak. Şimdi 1.5 ay kalmış, geçiçi özgürlüğüme. Ama öyle bir 1.5 ay ki, bu gun olduğu gibi, düşününce uyanmak istemiyorum.
Sonra sil baştan aynı terane, inanamasamda umuyorumki son kez.
Bizimkiler şimdiden hayaller kurmaya başladı. Babam beni yurtdışına yollama hevesinde 3. yabancı dilimi öğrenmem için. Eskiden bende isterdim gitmek, şu anda içimde hiç bir istek kalmadı. Bu arada babamda çalışmak istemiyor artık. Sabahları karşılaştığımızda ikimizin yüzünde de aynı tiksinmiş ifade oluyor. Ama oda kızını okutmak için daha bırakamaz işini. Üstüme gelmiyor ama gözümün içine bakıyor. O benim için çalışıyor, ben onun için okuyorum. Ama aslında sadece uyumak istiyorum. Rüyalarımda, hayatım çok güzel. Ama hep aynı şekilde bitiyor. Hep uyanıyorum. Annem ise seni şu firmaya sokarız, bu firmaya sokarız hesabında. Güle oynaya neşeli neşeli anlatıyor, mezuniyetimden sonra hayatımın nasıl olması gerektiğini. Ve ben sadece dinliyorum. Arada bir 'Hayır benim başka planlarım var.' diyecek oluyorum. Susuyorum. Anlatmaya bile gücüm yok. Bir yanım beni zamanında ciddiye alıp, hayatımın hatasını düzeltmeme yardım etmedikleri için nefret dolu. O yanımı hep susturmaya çalışıyorum. Çünkü onlarda zaten yeterince üzülüyorlar benim bu halimi görünce. Şeytan dürtüyor ama ben onları daha fazla üzmeye kıyamıyorum. Bazen dayanamayıp 'Hay kafama sıçıyım' diyorum yanlarında. Daha 'Haay' derken bile gözlerim doluyor. Yaşlar akıyor. Sonra duramıyorum yanlarında. Kalkıp odama gelip ağlıyorum.
Aslında bir çok kişiye göre ben sadece şımarık bir kızım. Her olanağa sahibim. Herşeyi yapabilirim eğer istersem. Ama istemiyorum işte. Sevmiyorum. Zorla sevdiremiyorum kendime hiç bir şeyi. Mesela babam okurken evlenmiş, bir yandan da çalışmış.Yinede o yoklukta ve daha ne sorumluluklar altındayken okulunu birincilikle bitirmiş. Ben babamın üniversite kuıpasından ne çay ne kahve içebiliyorum. Hatta dokunamıyorum bile. Rafta görünce gözlerimi kaçırıyorum.
Evdeki sessiz hallerim, hırçınlığım, agresifliğim bu yüzden. Öyle olunca yaklaşmıyorlar bana. Bende gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıyorum devamlı. O kupayı da dolabın bir köşesine sakladım zaten.
Ben başarısızlığa alışık bir insan olmadım hiç. Ne istediysem başardım. Hep imrenerek bakardı arkadaşlarım bana. Sonra bir yanlış seçim, şimdi bir bataklıktayım, çabaladıkça daha çok batıyorum.
Butun mutsuzluğumun temelinde bu var;
'Ben başarısız olmaya alışamadım. Ben başarısız olmayı kendime yediremedim.'
1 yorum:
Aslında söylenecek çok şey var ama susuyorum kelimelerden fazlası gerekebilir şu yaşadıkların için o yüzden, su koydum ocağa şimdi çay koyup gelicem umuyorum.
Yorum Gönder