Bir kaç gündür yazmıorum. Bunun nedeni şu 2011 temalı yazılardan baymış olmam. Çok sıkıldım be kankitler.(Kankit yeni kelimem baya seviorum) Yazmadım çünkü, benim de yazılarıma sızsın istemedim şu yeniyıl mevzusu. Fakat hala etkisinden kurtulamamışım. Defol 2011. Hem 2011e girerken bu kadar buyuk olay oluosa 2012 düşünemiorum. hani şu kehanet yüzünden. Hem eher gerçekten 2012de dunyanın sonu gelecekse, butun hayatımı okula vermiş olacagım. Nays!
Enteresan şeyler yazmak istiyorum. Fakat hayatımda enteresan olan bir şey yok. Son günlerde 2 cümle var aklımda, ikiside deli bi arkadaşım tarafından söylenmiş, ya da o da bi yerlerden duymuş bilmiyorum. Kendimi buldım o cümlelerde diebilirim.
1) Fatmagul'e bir gun, bize her gün!
2) Herşeye sahip ama kaybedecek bir şeyi olmayan bir insanım!
Tamam ilk olan biraz komik, insan gülmeden edemiyor, ama ikincisi baya bir acı koyuyor be kankitler. Böyle hissediyor oluşum da ayrıca çok acınası.
He 2011den bahsetmeyeceğim diyorum ama son zamanlarda yaşadığım en komik, değişik olay şudur;
Fb'de statume 00:00 geçtikten sonra 'EE hiç bişi değişmedi, hani mutluluğun resmini çizecektik' yazmıştım. Bunu beğene beğene annem beğenmiş. Güldürdü beni. İlahi anne falan.
Bir de sevgili Topik arkadaşım '2010 iyi bi sene miydi kötü bi sene miydi?' diye sordu. Düşünmeden 'İiydi sanırım ya' dedim. Artık iyi olan senemde bu yazıları yazıyorsam, kötü senelerimi düşünemiyorum. Soru sorulunca aklıma direk sevgilim geldi. Onun sayesinde daha mutlu bi insan oldum diyebilirim. Sonra durdum 'Nan 2010da annanemi kaybettim nan ben. İyi falan değildi' diye cevirdim. Mutlu sene kavramını, sadece sevgilimle yaşadıklarıma endekslemem çok iyi. Bravo bana. Gören, duyan da, boş saf salak, sevgilisinden başka derdi olmayan bir kız sanacak beni. Değilim aslında. Yalnızca tek mutluluk kaynağım, sevgilimdi. Napiim yani?
Bir sene daha yaşlandık iyi mi? Hani tarihlerin değişmesinden dolayı farketmiş değilim bunu. Ama yılbaşı gecesi sadece 3 bardak votka (içkileri ben hazırladım ve gerçekten azıcık azıcık koydum kendime) içmeme rağmen, sabah öyle bir baş ağrısıyla uyandımki, kafamı koparmak istedim.'Nalet olsun alkole, artık o bile bana düşman' dedim. Eskiden 2 kişi oturup bi şişe tekila içtikten sonra, oturduğum gibi kalkabilirken ve ertesi gün akşamdan kalma olmazken, 1 Ocak sabahı böyle uyanmış olmak pek hoş olmadı zihinsel ve fiziksel olarak. Beğenmedim, geri git 2011.
Paragraflarım bile birbirinden bağımsız.Paslanmışım! Nays!
Neyse ne diyordum. 'Herşeye sahip ama kaybedecek bir şeyi olmayan bir insanım!'
Şimdi neden diyeceksiniz. Beni tanıyanlar da 'Vay şımarık' diyecek. Şımarık değilim ben, yani aslında öyleyim ama bu konuda değilim. Mutsuzluğumun kaynağı da benim, çözümü de benim. Yani mezun olacakta benim. Babamla geçen gün 3-4 saatimiz geçti. Haliyle benimle ilgili planlarından konu açıldı. Beni yerleştirmeyi düşündüğü iki tane efsane yazılım şirketi varmış. İkisinden birini seçebilirmişim.( Tabiki tanıdık, torpil falan filan) 'Baba' dedim.
'Ben bu işi yapmayacağım, istemiyorum.'
'Ee kızım, gir bi bak gör, bişiler öğrenirsin illaki yaparsın' şeklinde bir cevap aldım. Neyse yaparsın, yapmam, yaparsın, yapmam diye uzayıp giden bir konuşmanın arkasından, artık dayanamayıp;
'Baba kafam basmıo işte, yapamıyorum, yapmakte istemiyorum, yazılımcı yada bilgisayar muhendisliğinin her hangi bir dalına ömrümü vermek istemiyorum. Nie anlamıyosun?' şeklinde, hafif bir çığlıkla kendimi ifade ettim. Sonra babam sustu, bana hak verdiği için değil tabi ki, sallamadığı için. Hala nasıl bir eziyet çektiğimi anlamadığı için.
Artık ailemin bile, mutsuzluk kaynağımın sadece öğrenci olmak olduğunu sanmasına ben alıştım. Asıl sorunumu anlatmaya çalışmıyorum bile.
Babamın karşısına geçip şunu da diyemedim üstelik üzülcek diye;
'Baba ısrar ettin diye devam ettim, bırak mezuniyetimden sonra senin istediğin şeyi değilde, kendi istediğim şeyi yapayım. Bi rahat ver artık nolursun' diyemedim, diyememde. Çünkü sadece benim iyiliğimi istediklerini biliorum.
Ama iyilik kavramlarımızın farklılığını, onlar daha anlayamamış durumdalar. Ve korkuyorum, gerçekten korkuyorum. Hayatım boyunca, nefret ettiğim, bir türlü sevemediğim bir işi yapmak zorunda kalmaktan çok korkuyorum. Hani öğrencilik nasısa bitecek diye, yaşamaya vazgeçmemeye çalışıyorum. fakat bütün bir hayatım böyle geçicekse, dayanabilir miyim gerçekten bilmiyorum.
Ve evet her şeye sahibim, mezuniyetimden sonra işim bile hazır. Ama kaybedecek hiç bir şeyim yok. Çünkü sahip olduklarım, benim istediğim şeyler değiller. Onlar istedi, ben sahip oldum. Bu olanakları, elimden alsalar, bir gram bile üzülmem, tam tersi özgürlüğüme kavuştuğum için sevinirim.
Yani Tekrar tekrar tekrar;
Herşeye sahip ama kaybedecek bir şeyi olmayan bir insanım!
8 yorum:
Özgürlük bireyseldir ve toplum çıktığından beri kölelik yaşıyoruz. Özgürlüğümüzü satın almak için para kazanma çabası falan filan. Derken köleleşmişlik sarıyor bizi , ve tamda gözlerimizi açarken aslında kapıyoruz hayata. Nays
Hayatta bazı kırılma noktaları olur, bu anlarda istediğin cevabı veremezsen, sonraki cevapları da başkaları senin yerine verir. Arkadaş ilişkilerinde de böyledir iş hayatında da, aile içinde de.. O an söylenmesi gereken hayırı söylemeyince uzunca bir süre daha, bir sonraki kırılma noktasını beklemek zorunda kalırsın, tabi gelirse..
Şimdi sana çok klişe olacak belki ama bir film önereiyorum...
Bilgisayarını açıyor ya da dvdyi tv ye koyup tek başına elinde biran ile fight club'ı izliyor
ya da kitabını okuyorsun. Yok etrafımda dersen adresine direkt yolluyorum yarın..
Yapacağım dediklerini, ama su an ders çalışmam lazım yine yeniden :)
Hayatın kimyası insanın aşkıdır.
Fakülte bitirmek eynı zamanda bir disiplin kazanmaktır. Sen bunu bir kazanç olarak da görebilirsin kendini. Bu arada daha sosyal medya, reklamcılık ve halkla ilişkiler yapabilirsiniz. Benim gazeteciliğim de öyle başyladı.
Ve bir gazeteci yazdıklarımı okuyan, insanların etiketleri değil beni mutlu eden fakat 'Gazetecilik' hayal ettiğim meslek.Bir de yazarlık eee sey bir de prenses olmak :)
Teşekkür ederim yorumlarınız için, bugunumu de siz kurtardınız kurdugunuz 1 cümleyle
Teşekkürler tekrardan
kankit :))
çok güldüm bu yazına.
valla.
:)
nays.
marduk geldiğinde belki sınıfta olacaksın demek ki. veya kantinde. nays :))
2010 iyi mi geçti kötü mü anlamadım valla okuduklarımdan. karışık yazmışsın :)) nays :))
atasözleri süper. ikisini de senden duydum ilk.
:))
bak, annene de çok güldüm :)
ahahaha bende yorumuna çok güldüm :))
Yorum Gönder